30 Nisan 2013 Salı

Güllü dekoratif objeler


Pinterest sayesinde gözüm gönlüm açılıyor. Bunların hepsine bayıldım ama Japonya'da satılıyormuş. Japonca bilenler buraya tıklayarak inceleyebilirler...


Acaba hobi malzemeleri satan dükkanlarda benzer objeler var mıdır? Bunlar bize fikir verebilir...


Böyle panolardan her odanın kapısına asmak isterim...


Hepsi birbirinden güzel...



27 Nisan 2013 Cumartesi

Zeytinyağlı Enginar


6-7 sene öncesine kadar enginarı hiç yememiştim. Taa ki ablam yapana kadar... Ablam yemek konusunda çok beceriklidir, her yaptığı çok lezzetli olur. Enginarı da çok güzel pişirmişti ve çok sevmiştim. O zamandan beri artık annemde çok severek yapıyor ve yiyorlar.

Ben de mevsimi geçmeden her hafta pazardan almaya çalışıyorum. Garnitürünü de hazır konserve kullandığım için çok da pratik oluyor. Geniş bir tencerede 1 adet küçük küçük doğranmış soğanı zeytinyağı ile kavurdum. Üzerine 2 parmak yüksekliğinde su ekledi. Sonra da enginarları yıkayıp dizdim ve her bir enginarın üzerine gelecek şekilde limon sıkıp pişirdim. Çatal batırıp piştiğini anlayınca üzerine yıkadığım konserve garnitürleri de ekleyip yaklaşık 15 dk lezzetleri birbirine geçsin diye pişiriyorum. Servis ederken de üzerine dereotu serpip afiyetle yiyoruz...

26 Nisan 2013 Cuma

İzmit Derince'de Harikalar Sahili...


Maşukiye'den dönerken 3 sene önce geldiğimiz bu parka tekrar geldik. 3 sene önce oğlum pek anlamamıştı, hatta bazılarından korkmuştu. Bu mevsimde gelmek idealmiş, geçen sefer hava çok sıcak olduğu için oyuncaklar da çok ısınmıştı.



Be sefer de uykudan yeni uyanmış olduğu sersemlikle önce biraz şaşırdı ama sonrasında hepsine binmek istedi.


23 Nisan olduğu için çok kalabalıktı. Mekanların boş bir anını bulup da çekemedim. Restoran ve cafeler de konsepte uygun şekilde dizayn edilmiş. Her yer masal gibiydi...




  






 

25 Nisan 2013 Perşembe

23 Nisan'ı Maşukiye'de kutladık...


İstanbul'a yaklaşık 120 km uzaklıkta olan Maşukiye bizim huzur bulduğumuz mekanlardan birisidir. Yeşili, havası, kuş sesleri ve dereden akan su sesiyle ruhumuz tazelendi. 6 yıl önce alabalık yediğimiz bu yerde bu sefer de yayla kahvaltısı yaptık. Herşey çok güzeldi, açık havanın da etkisiyle ne varsa silip süpürdük...


Oturduğumuz masadan gökyüzü böyle muhteşem gözüküyordu...
 


Çay sevmeyen biz bile bir demlik çayı bitirdik. Demek ki ortam güzel olunca çayın da keyfi bir başka oluyormuş. Sürahi ve kahvaltılıkları koydukları tabaklar hep çömlekten idi. Bu doğallık da bir başka keyif unsuruydu...
 

 Masamızın yanındaki bu yapay şelale diğer yandaki dereye eşlik ediyordu... Hazır akan bir su bulmuşken fotoğraf makinası ile enstantene denemeleri de yaptım. Üstteki görüntü 1/500 sn deki bir görüntü... Aynı kareyi alttaki fotoğrafta 5sn'lik bir hızla çektim...

  Yazıcılar Restaurant'ta minik misafirler için de böyle bir park mevcut...


 Ancak biraz daha büyük çocuklar için olan park çok bakımsız kalmış.



Etrafta 4-5 tane hediyelik eşya satan dükkan vardı. Genelde çoğunu Eminönü'nde gördüğüm için bana pek cazip gelmedi. Ama renk renk oyuncakları gören çocukları tutmak pek mümkün olmuyor. Biz de bir topaç ve bir plastik mavi gitar ile yakalandık...




Kutular dolap içi düzenlemede çok işe yarıyor, güllü olanı da çok beğendim ama Eminönü'nde bunların yarı fiyata satıldığını bilince almaya elim varmadı...


Bunlar da renk renk yüzükler, takı merakım olmadığı için benim pek ilgimi çekmedi ama ilgilenen hanımlar çoktu...


 Bambu tabaklar ve tepsiler de güzeldi... 6 yıl öncesinden bizim de bir hasır tepsi hatıramız var...







Dükkanlarda gezdikten sonra sıra geldi etrafı gezmeye... Bu merdivenlerden çıkmaya başladık...

Kendiliğinden çıkan bu güzellikler yürüyüşümüzü renklendirdi...

Tepeye çıktığımızda da Sapanca Gölü manzarasıyla karşılaştık... Etraftaki villalara bakıp hayal kurduk... O kadar sessiz ve huzurluydu ki...

 



Çiçek satanlar da vardı... Renk renk çiçekler al beni diyordu...


Bu da oradaki başka bir restaurant'ın içindeki dev kuş yuvası gibi birşey...




 Üstteki ve alttaki fotoğrafta sadece odak noktasını değiştirdiğim sanki farklı fotoğraflar gibi görünüyor...



 Dere boyu yürüdükçe bunun gibi pek çok minik şelale ile karşılaştı...


Bizim su delisi minik bey dereyi görünce paçaları sıvadı... Ama girmesiyle çıkması bir oldu. Su buz gibi olunca dayanamadı.


Bol bol yürüdük ve çok yorulduk...
 

 6 yıl önce burada kahvaltı yapmıştık ve tadı damağımızda kalmıştı. Bu sene de ilk olarak burayı aradık ama bulamayınca kapandığını düşünmüştük. Yürüyüş yaparken bulduk. Kapıda fiyat listesi olunca merak edenler için fikir olması açısından bu bilgiyi de paylaşmak istedim. Fiyatlar genelde diğer restoranlarda da aynıydı...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...